Peygamberimizin babası Abdullah Evleniyor.
Fil vak’asının vuku bulduğu senelerde idi. Abdü’I-Muttalib, yaşının ilerlediğini hissetmeye başlamıştı. Halbuki hayatta yapacağı vazifelerini henüz bitirmemişti. Onlardan biri de küçük oğullarından Abdullah’ı evlendirmekti.
Abdullah, babasının sevgilisi idi. Onun için yüz deve fedâ ederek onu kurtarmamış mı idi? Abdullah Mekke’nin en yakışıklı delikanlısı idi. Mekke kızlarından kimi istese alabilirdi. Genç kızların ona varmayı bir şeref bileceklerinde hiç şüphe yoktu. Babası ona Benî Zühre Reisi Vehb b Abd-i Menâfin kızı Amine’yi münâsip gördü. Âmine de güzeldi. Kureyş’in muteber ve şerefli kızlarındandı. Abdü’I-Muttalib giderek babasından kızı istedi. Bazı rivayetlerde o zaman Vehb ölmüş bulunduğundan kızı amcasından istediği söylenmektedir. îster babası, ister amcası olsun, bu teklifi bir şeref bilerek derhal kabul ettiler. Âmine o zaman 14 yaşında bir taze idi. Abdullah da yirmi dört yaşma basmıştı. Düğün kız evinde yapıldı. Arap âdeti üzere üç gün güvey kız evinde kaldıktan sonra hayat arkadaşını alarak evine geldi, yerleşti.
Abdullah, yeni kurduğu yuvanın saâdetinden başka birşey düşünmüyordu. Onun için Suriye’ye gidecek olan ticâret kervanına o da katıldı. Taze evlenmişti, evinin bir sürü ihtiyaçları vardı. Yeniden ocak kuracak, evine düzen verecekti. Yeni gelinin bazı arzuları olabilirdi. Suriye’ye ticarete gidip bu ihtiyaçları karşılamak lazımdı.
Fakat hayat düz bir yoldan ibaret değil ki, beklenmedik nice şeyler oluyor!
Abdullah da, ailesinin saadetini tamamlamak için gittiği bu ticaret yolcuculuğundan dönüşte Medine’de hastalanı ve dayıları yanında kladı. Kervan Mekke’ye gelince onun hastalığı haberin getirdi. Bunun üzerine Abdü’l-Muttalib derhal oğlu Hâris’i Medine’ye gönderdi. Fakat olan olmuştu. Abdullah gözlerini bu hayata artık kapamıştı. Haris, kardeşinin acı haberini alarak Medine’den Mekke’ye döndü. Ailenin en sevgili evladı olan Abdullah’ın bu vakitsiz ölümü, bütün aile efradını derin bir teessür içinde bıraktı. Hele Âmine’nin teessürü pek derindi. Mes’ud bir hayat sürecekleri zaman eşinin kaybı ona çok ağır geldi. O, aile saadetini tamamlayacak olan hâdiseyi bekliyordu. İki ay sonra anne olacaktı. Fakat ne yazık, doğan çocuğa babasını, babasına da yavrusunu görmek nasib değilmiş!
Abdullah’ın mîrâsi:
Abdullah henüz yeni evli idi. İstikbâlini şimdiden sonra te’mîn edecekti. Onun için geriye büyük bir baba mîrâsı bırakamadı. Bıraktığı: Beş deve, bir koyun sürüsü, biraz ev eşyası ve bir de câriye idi. Bu câriye Ümmü Eymen’dir ve pek sâdıktır. Hazret-i Peygamber onu daima sever ve sayardı.